top of page

DANSA DAVET

Ben çocukken bir oyun vardı. Karşılıklı 2 sıra olunur, her taraftan bir kişi karşıdaki sıradan birinin önüne gider ve tatlı bir jestle onu dansa davet ederdi. Kabul edenler çift olarak ayrılır ve reddedilme durumunda bir partner bulana kadar sırayla gidip sorulurdu. Oyunun sonu son derece anti-climactic bir şekilde, aradan tren geçecek mesafede, ikili slow dans edilerek biterdi. Hafızam beni yanıltmıyorsa, dansa davet işte buydu. Sevgilim bu oyunu hatırlamıyor, o başka bir şehirde büyüdü. Belki bizim mahallede oynanan bir oyundu sadece, bilmiyorum sizin orada var mıydı?

Karantina başlayıp, ofislerinde yoga dersi verdiğim kurumlar dersleri, tek tek online platformlara taşıyınca, çok direnç göstermek istememe rağmen, tamam dedim, yapalım. Online buluşmalardan kaçmak 2020 senesi için çok komik olurmuş, şimdi anlıyorum. Neyse online yoga derslerine başladık o ilk hafta, ben de boş geçecek günlere alternatif olan bu derslere daha bir heyecanla sarıldım. O sırada her akşam evde daha uzun dans etmeye başlamıştık. Her gün biraz daha uzun. Ve bir gün dayanamayıp birlikte dans etmekten keyif aldığımız dostum Duygu'yu aradım. Dedim ki nasıl olacak, ne olacak bilmiyorum ama bir araya gelelim, dans edelim, duralım, birlikte susalım. Sağolsun Duygu destekledi.

Dansa Davet buluşmaları böyle başlamış oldu. Çalışma kendi adıyla geldi, ilk mailde bu şekilde davet etmiştim dostlarımı. Çünkü bütün özel şeyler gibi bu da bir davet olmalıydı. Devam eden haftalarda 200'e yakın yeni insanla tanışıp buluşup dans ettik ve durduk birlikte. 6000 Km uzakta olmak sorunu da böylelikle ortadan kalkmış oldu. Hatta Meksika'dan, Kıbrıs'a, Sri Lanka'dan Diyarbakır'a birbirimizle bağ kurduk. Hepsi ve daha fazlası, tam da buradan, oturma odamızdan canlı yayın!

:)

Dansa Davet ile, yoga derslerimde de paylaştığım bir hareket tavrını hatırlatmak istiyorum. Bedenin bilgeliğiyle, güvenle hareket etmeyi hatırlamak. Dans, performatif algılandığında pek çok kişiyi korkutuyor. Oysa burada bir performans arayışında değiliz, kimseyi dansımızla etkilemeye çabalamıyoruz. Bir başka bedenle yarışmıyoruz. Bir dansçı olarak bedenimde geçmişten kalan pek çok hassasiyetle çalışıyorum ve ancak bu tavırla hareket ettiğimde, yoga pozlarını uyguladığımda kendimi güvende hissediyorum.

Amacımız kendimizle bağımızı hatırlamak, kolu şöyle değil de böyle kaldırdığımızda nasıl hisler olduğuna dair incelikli bir farkındalık geliştirebilmek. Sinir sisteminden gelen doğal sinyallere karşı duyarlı olarak bu algıyı güçlendirmek mümkün. Sevgili hocam Erich Schiffmann'ın öğrettiği, Özgürlük Stili yoga da aynen bu şekilde işliyor. (Merak edenler için yoga baş ucu kitabı önerisi: Yoga the Spirit and Practice of Moving into Stillness) İçsel duyumlara odaklanarak, bedeni dinleyerek somatik (soma=beden) tavırla hareket etmek, araştırmamız bu. Genellikle çok çılgın bir şey olmayabilir. Ama bazen seni de şaşırtacak hareket olasılıkları görmek ve bu süreçte yeni sinir yolları/ağları örmek, varolanları güçlendirmek mümkün. (‘Neurons that fire together, wire together’*)

Beden büyük bir şifacı ve onun da şifaya ihtiyacı var diyor Kurtlarla Koşan Kadınlar'ın yazarı Clarissa P. Estes. Beden yol arkadaşımız, onu yeteri kadar sıcak tutmak, soğuktan üşümesini veya sıcaktan yanmasını önlemek, susadığında, acıktığında yoksun bırakmamak, faydalı eylemler ve düşüncelerle beslemek, bedenlerimizde merak ve zevk hislerini uyandırabilmek, bedeni belirli şekillerde zorlayarak güçlenmesine destek olmak, sevdiklerimizle bir araya getirip, sevdiğimiz eylemleri yaparak bu en sadık dostumuzu desteklemek bizim sorumluluğumuz.

Beden kendini tehdit altında hissettiğinde nefes ve fiziksel duyumlar ile ilgili farkındalığımız gölgeleniyor. Evrenin iki temel hareketi olan genişleme ve daralma arasında serbestçe salınabilme becerimiz kısıtlanmaya başlıyor. Hareketli meditasyon ve oturarak yapılan hareketsiz meditasyonun bu iki prensibi temsil ettiğini düşünüyorum. Genişleme-daralma, hareket-hareketsizlik hatta arasındaki dans… Beden bu salınımı doğal olarak düzenleme becerisine sahip. Bağ kurma, güvende hissetme ve dengeli sosyal ilişkiler kurabilmemiz bu iki temel hareket arasında serbestçe salınabilmemizle mümkün oluyor. Kendi hayatımda deneyimlediğim pek çok uygulamada bunu görüyorum. Somatik harekete odaklanan çalışmalarda bedenin sahip olduğu bu doğal düzenlemeyi hatırlamaya başlıyoruz.

Sosyal bağ kurabilmek, en gelişmiş özelliğimiz ve kendimizi en rahat, güvende hissettiğimiz hal.

Bu insanın kendiyle ve başkalarıyla, sağlıklı ilişkiler kurabildiği, güvende hissettiği alan ve zamanda mümkün oluyor. Bu bağlar bizde keyifli bir varoluş hissini derinleştiriyor. Böylece güvenli bir merkezden ve reaktif/tepkisel olmadan, hareket edebiliyor, oto-pilotta değil, birinci tekil perspektifinde yaşayabiliyoruz.

Modern hayat, genellikle ön bedene odaklanarak, sürekli oturarak, bir ekrana bakarak yaşamak, bedeni 360 derece bir varoluş ile algılamamızın ve hayatla dans etmemizin önüne geçti. Karantina ve getirdiği belirsizlikler, esas evimiz olan bedenlerimizde, aslında bize neye ihtiyacımız olduğunu gözden geçirmek için fırsat yarattı. Eğer bağ kurmaya, birlikte hareket etmeye gönüllüyseniz, Dansa Daveti sene sonuna kadar, ayda bir kez, herkese açık ve bağış usulüyle gerçekleştirmeye devam edeceğim.

20 Temmuz Yeniay'ında birlikte dans etmek dileğiyle,

O.

Daha önce katılmadıysanız, kayıt yapmak için hello@ozgecantapa.com a e-mail atabilirsiniz.

*Nöro psikiyatrist Donald Hebb’in sözü. Hebb, birlikte çalışan nöronların tekrar ile güçlenerek sinir yollarını oluşturduğunu 1949 yılında tespit etti.

Featured Posts
No posts published in this language yet
Once posts are published, you’ll see them here.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page