top of page

PRETZEL

Sabah yoga okuluna yürürken düşünüyordum. Sınıf arkadaşlarım ve öğrencilerim bazen ‘ E ama senin vücudun çok açık, rahatlıkla yapıyorsun pozları, çizgilerin güzel’ şeklinde yaklaşıyor yoga pratiğime. Oysa ben dahil, tanıdığım tüm dansçıların bedenlerinde çeşit çeşit rahatsızlık, sakatlık ve travma var. Üstelik yogayı keşfeden dansçı arkadaşlarım da genellikle daha hafif tarzları sevip, benimsiyor.

Çünkü olay sadece çizgide bitmiyor. Çizgiler sağlıklı anatomik hiza için sadece bir yol gösterici, araç. Asanayı salt poz olmaktan çıkartan şey o çizgilerin enerji hatları olduğunu kavradığında başlıyor.

Yürürken aklımdan geçen

tabiki aynı gün derste karşıma çıktı. Paul Grilley izlediğimiz videosunda koltukta yaşayan bir bireyin (couch potato) yaşam ömrünün mesleği gereği kendini sürekli inciten bir atlete oranla 18-20 yıl daha uzun olduğunu anlattı. Birinci grup, daha az hareket ediyor olabilir. Ancak varolan beden sistemine zarar vermediği, sürekli tansiyon yaratmadığı için ve beden hep kendini yenilemek / iyileştirmek üzerine kodlanmış olduğundan; bu bireylerin hareket kabiliyeti farklı olsa da yaşam ömürleri istatistiksel olarak daha uzun oluyormuş. Oysa atletler, sporcular, sirk sanatçıları, dansçılar profesyonel olarak bedenlerinin sınırlarını zorlamak ve kendilerini yaralamak üzerine çalışıyorlar. Nasıl daha uzağa atlayabilirim, nasıl bacağımı öte tarafa geçirecek kadar esnetirim düşünme biçimi aslında uzun vadede bedene çok zarar veren bir tavır.

Tanıdığım solist balerinlerden birinin sadece 40 yaşında kalça protezi ameliyatı olmasının sebebi de burada yatıyor. Yıllar süren bir aşındırmanın sonucu, üstelik ameliyattan sonra sağlığına kavuşmuş olsa da artık mesleğini icra edemiyor. Olimpiyat sporcuları da çok küçük yaştan itibaren neredeyse işkence denecek yöntemlerle egzersiz yapıyor ve bedenlerini yaptıkları işin gerektirdiği şekilde bozuyorlar. Bedeni sadece kaslar, kemikler, çizgiler olarak algıladığımız ve sürekli başka bedenlerle kıyasladığımız sürece bu konularda sıkıntımız devam edecek gibi duruyor.

Beden bir mikrokozmos, hem de içinde bir sürü farklı sistemi, birbirine örülü şekilde çalıştıran türden. Kas sistemi, iskelet, bağlayıcı dokular, enzim ve moleküller, organlar, dolaşım derken, hangi birini birbirinden ayırabilirsin. Bir yerde arıza, baskı, sıkışma olduğunda bu dolaylı da olsa her dokuyu daha hızlı etkiliyor. Pazardan domates aldın, torbadakilerden biri çürümüş. Bu çürüme, hemen onun yanındakine atlıyor, sonra bir diğerine ve bütün domateslerin çürümesi hızlanıyor. Çöküş bu yüzden bazı bedenlere erken geliyor. Daha da esnek veya kuvvetli olmalıyım diyerek günde 8 saat antreman yapmaktan ve bedenin kendi zekasına güvenip, iyileşmesine izin vermemekten.

Aslında bedeninin, eklemlerinin sınırlarını sürekli zorlayarak dışarıdan görünenin ötesinde enerjetik bedenine baskı yapmış, onu da kendi bildiği müthiş uyumlu şekilde akamaz, çalışamaz hale getirmiş oluyorsun. Eklemler bedenin iletişim ağının köprüleri.

Kompleks ama ahenk içinde bir yapı oluşunun dışında bedeni, yegane kabuğumuz ve evimiz olduğu için sevmek ve onu dinleyerek, zorlamaksızın stimüle ederek, gelişebileceği sınırlara taşımak bir tavır meselesi. Öyle güzel geldi ki eğitimde bunları yeniden dinlemek. Kol kemiklerinin boyunun, bedenine göre oranı bu kemiklerin gelişirken girdiği yapı belirliyor bütün hareketlerimizin aralığını. İki kişinin kolu da birbirinden öylesine farklı ki. Bunu fark ederek bilinçli çalışmakta yatıyor incinmeden keyifle gelişmenin sırrı.

Hep derler: Yoga; pretzel ( 8’e benzeyen çörek) haline gelebilmek değildir. Öyle olsa sirk sanatçıları dünyada tek yoga yapan grup olurdu.

Yogayı salt hareket pratiği olmaktan çıkaran, yaşamda dönüşümü sağlayan işte yapmak, esnemek, uzamak, güçlenmek ve bırakıp gözlemlemek, içeriden geleni dinlemek arasındaki bu dengeden geçiyor. Ve bu istisnasız her bedenin kendi eşsiz sınırlarında deneyimleyebileceği birşey.

Kendimi incitmeden gelişmeyi, çizgilerin estetiğine, takılmadan hislerle bulmayı her seferinde yeniden öğreniyorum.

Ve bunun için estetik odaklı zihnimi dinlemeye davet ediyorum.

Image: Yoga Pretzel Christina McAllister via google

Featured Posts
No posts published in this language yet
Once posts are published, you’ll see them here.
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page