Bir yoga stüdyosunun kapanması, akış ve ölüm üzerine...
Yaklaşık 6-7 senedir pratik yaptığım yoga stüdyosu, Yoga at the Raven kapılarını bugün kapatıyor. Bu daha önce de yaşadığım bir şey lakin, buruk bir his.
Son günlerde derslere gidemedim. Bu sabah oturup bu yazıyı yazdım.
Yoga at the Raven, bir spa’nın içerisinde yer alan, bağımsız bir stüdyo ve tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır bu mekan tam 9 yıldır mahallemizde oldukça heterojen bir yoga komünitesine hizmet veren bir şala.
Raven’da savasana yaparken en arka sıradaysanız hoca sizi uyarabilir, “Isterseniz başınızı diğer tarafa doğru döndürün” diye. Çünkü eski tahta parkeler sokağa doğru azıcık eğimlidir. Yağmur yağdığında kocaman antika tahta kapısı sudan şişer, zor açılır. Buna benzer türlü türlü küçük antikalıkları olan bir yerdir ancak çok şubesi bulunan stüdyoların ortamından farklıdır. Sokağın kalabalığından içeri girdiğiniz anda yumuşak bir müzik ve çiçekler sizi karşılar. Nataraja tüm heybetiyle dansını aralıksız sürdürmektedir. Derinlemesine yoga öğrenebileceğiniz ve sizi kucaklayıp kapsayan bir ev gibidir burası. Ve eminim hep böyle hatırlanmaya devam edecektir.
Kurumsal bir işte hiç çalışmadığım için çocukluğumdan beri hayatımı en çok geçirdiğim yerler dans ve yoga stüdyoları oldu. Mekanların ruhu olduğuna inanırım. Bir yerde kendini iyi hissedebilme ve bırakabilme hissinin gücüne de inanırım. Belki de bu sebepten kapısından içeri ilk girdiğim günden beri bana huzur veren Raven’dan vazgeçmedim, başka stüdyo aramadım, orada derslere girdim, dostluklar kurdum, work-study yaparak yaklaşık aylarca çalıştım ve ihtiyaç olduğunda seve seve ve büyük heyecanla yedek eğitmen olarak ders verdim. İki yaz üst üste, buradaki ekiple Bulgaristan’a seyahat edip, yoga festivallerine katıldım.
Geçtiğimiz sene babamın hastalığı sırasında, o fiziksel bedeninde acı çekip, ağır ilaçlarla tedavi olmaya çalışırken, ben her Perşembe sabahı stüdyonun kapılarını açıp, temizledim, derse hazırladım. En arka sıradan katıldığım dersin sonunda bedenimi ceset pozunda yeryüzüne teslim ettiğimde, sessiz sessiz ağladım. O sokağa doğru eğimli parkeler üzerinde ölümle ve yaşamla defalarca yüzleştim.
Ve o anda, o alanda yargılanmadığımdan emindim.
Sürekli aynı insanlarla pratik yaptığınızda, yani bir sangha’nın (aynı amaç uğrunda, öğrenme odağıyla bir araya gelen topluluk, cemiyet, meclis) parçası hissettiğinizde, bu pratikleri neden yaptığımız derin bir anlam kazanıyor bence. Konu aerobik değil, konu bedeni fethetmek, zihni yenmek değil. Hepimizin parçası olduğumuz o başı, sonu olmayan bilincin varlığını, bilgeliğini yaşamda nasıl kullanabildiğimiz ile ilgili bu pratik. Eylemlerimizde, ilişkilerimizde, hayata karşı tavrımızda, ortaya çıkan ani durumlarda nasıl nefes aldığımız ve bundan haberimiz olup olmadığıyla ilgili. Hatlar karışık mı, yoksa online mıyız? Yoga, her şeyden çok bir dinleme pratiği zira.
Kendi adıma, temel bir yoga pratiği yaptığımı söyleyebilirim. Çılgın pozları, dengeleri içimden gelmedikçe gerçekten pek denemiyorum. Daha çok topraklanmak, kendimle ilgili bir durum raporu almak ve nefesime dönmek için yol gösteriyor bana pratiğim. (Parmak ucunda 30 tur dönmek için, evdeki tüm mobilyayı yerinden ettiğim ve bedenime türlü çeşitli işkence çektirdiğim yılların üzerinden oldukça zaman geçti, çok şükür!) Şimdi ihtiyacım olan, bu yeryüzünde dans ederken rahat ve huzurlu olmak. Ve bu konuda da şaşmayan bir şekilde işleyen yoga bilgisine minnet duyuyorum. Bir yandan hocamın da derslerde sıklıkla hatırlattığı gibi, şükran duygusunu hissetmek ve hayatın bir parçası yapmak beynin kimyasını değiştiriyor. Yoga pat diye tespit edemediğimiz katmanlarda da derin bir iyileşme sağlıyor.
Bir stüdyo asla sadece 4 duvar değil, biliyorum.
Bu vesileyle hayatımı geçirdiğim başka mekanları da sevgiyle anmak isterim, AB Sanat/Aisha, Danset, Danset Boutique, Cihangiryoga, Exhale Center for Sacred Movement ve bir kaç tane yer daha...
Nasıl ki hareket sonsuz ve akış hiç kesilmiyor, nasıl ki babam galaksinin bir yerlerinde bedensiz bilinç olarak döngüsünü sürdürüyor, Raven da aslında bugün kapanmıyor.
Tüm öğretmenlerime, kurduğum dostluklara, pratiğin kendisine, beni pratik etmeye iten güce sonsuz saygıyla, bu yazıyı Leigh Brown hocamın ders sonu duasıyla bitiriyorum.
“Bu pratik için şükran duyuyorum. Bizden önce gelen öğretmenlerimize ve burada birlikte ‘olabildiğimiz’, birbirimizi desteklediğimiz için her birinizin varlığına şükran duyuyorum.
Bir başı ve sonu olmayan, sürekli devam eden ve kendini bizler olarak gösteren bu sonsuz bilince, Shiva bilincine şükran duyuyorum. Bu, hayatımızı yaşarken, günün her hangi bir anında, daha özgür, tamamen uyanık, yargısız ve özür dilemeden her durumda kendimiz olabilmemiz, kendimizi tanımamız için bir fırsat. Bu kozmik bilinç, sınırsız enerji, sen, ben, bizler olarak vücut buluyor, o biziz, biz oyuz. Bu pratiğe zaman ayırdığınızı, günlük rutininizde bu vakti yarattığınızı fark edin, isterseniz kendinize teşekkür edin.
Harika bir gün olsun!
Namaste!”
The practice/the space/the sangha/the connections/the laughter/sweat&tears/the light/the magic
Yoga at the Raven,
thank you!
The practice continues...